-
1 hoş görmek
= hoş karşılamak терпи́мо / снисходи́тельно относи́ться -
2 hoş görmek
фэгъэгъун, дахэу хэплъэн -
3 hoş görmek
to tolerate, to allow, to condone -
4 hoş karşılamak
-
5 hoş
I adj1) angenehm, behaglich\hoş bir sıcaklık eine behagliche Wärmedışarıda \hoş bir serinlik var es ist angenehm frisch draußenkulağa \hoş gelmek sich gut anhören, angenehm klingen2) \hoş bir renk eine ansprechende Farbe3) \hoş geldin(iz) ! — \hoş bulduk! (herzlich) willkommen! — danke schön!birine \hoş geldin(iz) demek jdn willkommen heißen4) \hoş görmek tolerieren, dulden5) bana göre hava \hoş ( fam) es ist mir (ganz) egal6) birinin bir şey \hoşuna gitmek jdm gefällt etw, etw behagt jdmbu \hoşuna gitmiyormuş gibi yapma! tu nicht so, als ob dir das nicht gefiele!tadı \hoşuma gitmedi es schmeckt mir nicht7) gönlünü \hoş etmek erbauen (-in)pek \hoş bir manzara değildi es war ein nicht gerade erbaulicher Anblick -
6 hoş
hoş angenehm, erfreulich; adv konj und wenn schon; nun ja;hoş bulduk! etwa danke sehr, oder freut mich auch (Sie zu sehen);hoş geldine gitmek jemandem einen Antrittsbesuch machen;hoş geldiniz! willkommen!; ich freue mich, Sie zu sehen!;-i hoş görmek (oder karşılamak) tolerant sein gegen; hinwegsehen über A;-i hoş tutmak jemandem zugetan sein;hoşa giden angenehm, gefällig; -
7 hoş
1.прия́тный, располага́ющий к себе́2.hoş bir ses — прия́тный го́лос
вме́сте с тем, тем не ме́нееhoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok — и у меня́, тем не ме́нее, нет твёрдого наме́рения жени́ться
••- hoş geldiniz!
- hoşa gitmek
- hoşuna gitmek
- hoş görmek
- hoş karşılamak
- hoş tutmak -
8 hoş
"1. pleasant, nice, agreeable, pleasing, genial. 2. quaint, charmingly unconventional. 3. (used with bir) strange, odd, peculiar: O şarkıyı duyunca Durmuş´un yüzü bir hoş oldu. When he heard that song Durmuş got an odd look on his face. Midem bir hoş. My stomach feels funny. Avni´nin söylediklerine hiç aldırma; kafası bir hoştur. Don´t pay any attention to what Avni says; he´s touched in the head. 4. even if: Hoş, param da olsa almazdım. Even if I had the money I wouldn´t buy it. 5. anyway, anyhow: Hoş, bunu biliyordum. I knew this anyway. - bulduk! Thank you! (said in reply to a welcoming greeting). - geçinmek /la/ to get on well (with). - geldiniz! Welcome! (said to an arriving guest). -a gitmek to be pleasing, please. -una gitmek /ın/ to please. - görmek /ı/ to be tolerant of, overlook, condone. - karşılamak /ı/ to assent to, give one´s assent to. - tutmak /ı/ to be nice to, make (someone) feel welcome." -
9 потворствовать
hoş görmek; yüz vermek ( баловать) -
10 zudrücken
hoş görmekkapamak ein Auge - göz yummak -
11 потакать
разг.hoş görmek; yüz vermek ( баловать)потака́ть чьим-л. капри́зам — birinin kaprislerini hoş görmek
-
12 condone
v. göz yummak, affetmek, örtmek, telafi etmek* * *1. affet 2. bağışla* * *[kən'dəun](to excuse or forgive: He could not condone lying.) hoş görmek, göz yummak -
13 dulden
dulden ['dʊldən]vt1) ( zulassen) göz yummak (-e), hoş görmek;die Sache duldet keinen Aufschub mesele ertelenemez -
14 durchlassen
-
15 erdulden
erdulden*vt hoş görmek; ( aushalten) çekmek, katlanmak (-e) -
16 hinnehmen
hin|nehmen -
17 tolerieren
-
18 verzeihen
affetmekbağışlamakhoş görmek -
19 tolerate
müsamaha etmek, hos görmek; tahammül etmek, katlanmak -
20 странно
1) нареч. tuhaf (tuhaf); bir hoşон как-то стра́нно посмотре́л на меня́ — yüzüme bir tuhaf / bir hoş baktı
2) безл., → сказ. tuhaftırстра́нно то, что... — işin tuhafı / garibi (şu ki),...
стра́нно бы́ло ви́деть, как... —... görmek, insanın tuhafına gidiyordu
мне э́то стра́нно — bunu tuhaf buluyorum
••стра́нно, но (э́то) факт! — garip ama gerçek işte!
так и сказа́л? Стра́нно! — öyle dedi ha? Acayip!
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hoş görmek (veya karşılamak) — gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla karşılamak, kusur saymamak Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
mübah görmek (veya saymak) — hoş görmek, sakıncasız bulmak Kendine mübah gördüğünü bana yasak ederek beni susturmak mı istiyordun? P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
mazur görmek — kusura bakmamak, hoş görmek, bağışlamak, affetmek Büyük işler deruhte etmemiş insanların, bu husustaki tereddütlerini mazur görmelidir. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kusura bakmamak (veya kalmamak) — hoş görmek Kusura bakma, hatırını soramadım. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
cevaz vermek — (bir şeye) hoş görmek, uygun bulmak ... silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği durumlarda. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
idare etmek — 1) yönetmek, çekip çevirmek Aramızdan biri mesela ev sahibi Kâzım Bey müzakereyi idare etsin. R. N. Güntekin 2) tutumlu kullanmak Lakin siz, yine sabaha kadar kalacakmışız gibi idare edin mumu. R. N. Güntekin 3) yetmek, yetişmek Evler ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
insan beşer, kuldur şaşar — kişinin zaman zaman şaşırmasını, yanılmasını hoş görmek gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz yummak — 1) görmezlikten gelmek, hoş görmek, bağışlamak Vaadime sadık kalırım fakat inzibatsızlığa göz yummak olamaz. R. N. Güntekin 2) umudunu kesmek, umutsuzluğa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünün üstünde kaşın var dememek — (birine) birinin her davranışını hoş görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
İSTİHVA — Şaşırıp kalmak. Divane olmak. Hevâ ve hevesi hoş görmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
babacık — is., ğı Sevimli, hoş, sempatik baba Ertesi gün okulun yolunu tutunca yine üniformalarının içinde anacıklarının, babacıklarının görmek istedikleri masum çocuksu hâllerine dönerler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük